thaysanura

Beyninizi tokatlayan blog

Perşembe, Eylül 07, 2006

bugun annaneme gittik. aslında bugun gitmedik. iki gün önce gittik. ben bu gece yanı iki gün önce gece sıkıldım biraz. niye benim hiç arkadaşım yok diye sıkıldım. küçükken de böyle olmuştu bi keresinde. salonda duran orta sehpanın çekmecesi vardı. orta sehpa, yan ağlar, kenar kızrımları, aklımın ipleri..haih işte bildin mi? onun içine kimse beni sevmiyor yazmıştım. sonra evden birileri okumuş. bana çok iyi davranmışlardı. sonradan yani ilk yarı bittikten sonra annem bana bir gün kahv6 yaparken söylemişti. o an gözümün önune gelince gözümün arkasında sarı noktada altın bir zincir geliyor. ters duruyor, beyne giderken o tekrar düz duruyor. ama bu zincir için çok da önemli değil. zira zincirin kendi yuvarlaklığı nedeniyle çok da kendine çeki düzen vermesine gerek yok. acaba ben öyle üzgün olunca bana altın kolye mi almışlardı? bi kolyem vardı ama acaba onu Kur'an' a geçince mi almışlardı. geçmiş gün unuttum şimdi. zaten satmıştık sonra onu yazlık ev almıştık. aslında ev değil de komşu almak lazımmış. ama o gramdaki bir zincire nasıl bir komşu alınabilir ki? hem komşu alınmaz mı buna. ben satılık mıyım? demez mi? der tabi. itin önüne atsan it kudurur bence. bunu hep bizim bi vatandaşlıkçı vardı o söylerdi. solcuydu kendileri. şimdi sağa geçmiştir. zaten hep sağ şeritten gitmek lazım. sollar hatalıdır. hatta bak bişey anlatıcam değişik. ama bilenler bilir. bu lokantanın yemekleri çok güzeldir. dışardan sinek boklarına bakmamak lazım. içerde daha güzelleri var. hah. dur. tuvalete sol ayakla girip sağ ayakla çıkmak lazımmış. hani kötü bir yer ya. Allah kurtarsın kardeş. al bu kartı. çıkınca beni bul mutlaka. sen benim hayatımı kurtardın. sana bir can borcum var. vatan borcum da var. borca vatan olur mu hiç? ipotekli dünya. 3lü priz. hah işte. ne dicem bak. değiştirdik biz o mobilyaları. aslında değiştirmedik. möbleli kiraya verdik. kiracı kızlar yakmış. bir de giderken tavamızı çalmışlardı. tefaldi üstelik. üstüne üstlük o yıllarda buralar tefal değildi. kıbrısta okuyan bi komşumuzun oğlu vardı, ibrahim, ona getirtmiştik. pantolunu sökülürdü, hep annem dikerdi. perdelerini de hep ablam asardı. neriman teyze de bize teneke kutularda kabartma tozu verridi. valla bak abartmıyorum. o da kıbrıstan gelirdi. ne garip. ben kıbrısta okusam, erkek olsam, yok artık olur mu öyle şey. çok ayıp. niye eve gelirken kabartma tozu getireyim ki? keşke evimizi üstün dökmene kiraya verseydik. üstüne üstlük kitabını da imzalatırdık. 9\8lik birşeyler çalar oynardık. ayak hareketlerin oldukça uyumlu biraz çalışmayla mükemmel olabilirsin. belki o sehpayı da hala kullanırdık. bu yazacaklarımı da oraya yazardım. belki bu sefer başka bir şey alırlardı. üstüne alınma sen. bana birşey ala diye yazmadım bunları ya. valla. inanmazsan evrim' e sor. neyse işte bugun annaneme gittik. oturduk. önce ben balkon yıkadım. oturmadan daha ayağımın tozuyla. hemen su döktüm ayağımın tozuna. bak gene üstün dökmen. onun balkonunu da yıkarım belki. türkiye saatiyle 1,5 saatte 4 davetiye geldi. hiç birini sevmedim. hele biri vardı. kocaman bir kutuydu. gezmeye gidince içine eşarbını koyarsın dedik. isminde yazıyor zaten üstünde karışmaz kimseninkiyle dedik. üstün dökmenin esarbı olsa onu da aynı kutuya koyabilirdik hatta. onunki mavi olurdu zaten. üstünde ince çizgileri falan.

1 Comments:

At Eylül 06, 2006 3:09 ÖÖ, Anonymous Adsız said...

kim inanır
kadir inanır.

YA ne zamandır bu gıcık espiriyi yapasım vardı denkgelmiyordu bi türlü kısmet burayaymış. denk menk oh be rahatladım

 

Yorum Gönder

<< Home