thaysanura

Beyninizi tokatlayan blog

Salı, Ocak 24, 2006

Sıkılan insan ne yapar?

İlk önceeee, camdan dışarı bakılır. Evin yerden yüksekliği bakımından en yakınında gözüne çarpan karla kaplı çatılar, göçememiş, buna gerek duymamış ama bin pişman olmuş, az önce annemin balkona koyduğu, karşı komşunun bize verdiği yemeği yemiş olan kuşlar, şemsiyeleri ve şezlongları hazırda bekleyen bir yüzme havuzu, birkaç cami minaresi- burada cami fazla sanırım, başka neyin minaresi olur ki- park tabelası, futbol sahası olur. Bunlar sıkıntıyı almaz tabi. Az önce içilen çay etkisini gösterir. Normal zamanda bu kadarcık çiş için tuvalete gidilmez. Ama tebdil-i mekanda ferahlık vardır düşüncesiyle odadan çıkar tuvalete gidersiniz. Oturduğun yerde mermere,kapının boyasına,musluğa bakar, üzerindeki boya vs lekelerini bir şeylere benzetmeye çalışırsın. Köşede bir parça çimento kalmış. Kemana da benzetilebilir, bir koyunun arka buduna da. Karnım acıkmamıştı ama buda benzetmek geride bıraktığımız kurban bayramına daha çok yakışıyor. Demek ki aynı tuvalete okuldaki müzik öğretmeni girse o bu çimento kalıntısını kemana belki de daha iyi çaldığını söylediği çelloya benzetecek. Belki de yalnızca kendinin böyle düşündüğünü düşünüp, ev sahipleri içerde bu kadar uzun ne yapıyor diye düşünmesin diye hemen işini bitirip çıkacaktı. Tuvalette aklıma kokular geldi. Ev şimdikinden daha kalabalık olduğunda benden önce kimin tuvaleti kullandığını geride kalan çiş ya da kaka kokusundan anlayabiliyordum. Ferda’nın çişinin çok farklı bir kokusu vardı. Çok az giderdi tuvalete, tutardı çişini, belki onun için idrar kokusu bu kadar farklıydı.Çıktım tuvaletten. Ayaklarım uyuşmaya başlamıştı biraz. Geçmiş miydi sıkıntı? Hayır. Niye? Çünkü farklı bir şeyler yapmak veya aynı işi yapıyorsan bile yalnız yapmamak sıkıntıyı geçirebilirdi. Geldim odama, oturdum masama, ekranı kapatmıştım giderken, işim uzun sürerdi belki ya da başka bir iş bulurdum kendime diye düşünerek ayrılmıştım masadan,ama bulamadım. 6 program çalışıyordu. Ekran koruyucuma gülümseyerek baktım. Hala alamadığım doğum günü hediyemdi, dolaba, yatağa, çekmeceye girmiyordu ama masamın üstündeydi işte. Rasgele bloglara baktım. Ne blogumu yemeyeyse..gittiğimiz kaplıcaları hatırladım birden. Küçükken çok sık giderdik kaplıcaya. Otel ya da pansiyon fark etmezdi. Mutlaka yan odalara girer kim ne yapıyor, ne yiyor, ne konuşuyor öğrenmeye çalışırdım. Hiçbirini tanımazdım, onlarda beni tanımazdı, kızmazdı da. Ama kulak misafiri bile olsam hayatlarına arka kapıdan da olsa misafir olarak girerdim. Yine öyle olmuştu. Tanımadığım evlere girmiştim. Aralarındaki fark kaplıcalarda bol miktarda havlu, burada ise PC ve ona has karakterler , cebe konan, koşmayı engelleyen bozuk para ve cep telefonu, içine birkaç damla yağmur düşen bir fincan kahve vardı. Gezindim, dolaştım, eski resimlere baktım ve birden spor yapma hevesim kaynamakta olan bir tencere süt misali kabardı. Annemin yanına gittim. Esra Ceyhan’ın çocuğuna yine yelek gelmiş. Bülent Serttaş 105 kiloymuş. Tam böyle elzem konuların arasında birden halının üstüne yattım ve tek kolumun üzerinde durmaya çalıştım. Önce bacaktan da yardım aldım bir süre sonra ona ihtiyacım olmadığını düşündüm. Tabi şu an içindi bu. Kaldırdım ayağımı tek basamaklı sayıları kullanırsam 3, çift basamaklı sayıları kullanırsam 2 saniye bu şekilde kaldım. Bu akrobatik hareketlerim annemi güldürmüş ve artık benden geçtiğini hatırlatmıştı. Sıkıntım azaldı. Aktivite acıktırmıştı üstelik. Yine anneme akupunktur yaparak mutfağa gittim. Bu şekilde onun ağrı eşiğini yükseltiyordum. Sıkıntım iyice azaldı. Bu yazıları yazarken pencereden dikdörtgen bir güneş girmiyordu, Çetin beni kamerasına da çekmiyordu, üstelik ortalık hiç de kalabalık değildi, sesim kısık değildi. Masama tekrar baktım. İngilizce kitapları almıştım 2 ay önce, ama içinden yalnızca fişini çıkarmıştım. İlkokul arkadaşımın kocasının dükkanından aldığım ve hayatında bir çok canlı türünün yaptığı karılık ve annelik görevini yapan, ama şu anda kendine ait bir işletmesi olan, “al sana da benden 20 milyonluk fazladan” diye özellikle belirten arkadaşımın yazdığı fişti bu. Bütün bunlar aklımdan tekrar geçti, canım sıkılmaya başladı. Yapacak çok şey vardı. Zamanını 2ye böl diyen, ama enine mi, boyuna mı bölmem gerektiğini söylemeyen dahi arkadaşlarım vardı. Ama zaman asal sayılar gibidir. Bölünmezler en çok yalnız kalan 1 sayısına ve en çok beraber olduğu kendinden başka sayıya. İnsanın canının sıkıntısı yemek yeyince azalıyor, hatta yemeğine göre tamamen geçiyor. Ve insanın canı sıkılınca karnı da acıkıyor. Hepinize afiyet olsun.


11 Comments:

At Ocak 24, 2006 6:38 ÖS, Blogger beton said...

Odadan tuvalete, gezi yazisi gibi olmus. Ben fayanslari sayarim hem de usanmadan, banyo, tuvalet. Daha cok tavandaki sekiller ilgimi ceker ki bu eski evlerde görülür. Tipki alaturka tuvalette ayaklarin uyusmasi gibi:) ellerine saglik.

 
At Ocak 25, 2006 10:07 ÖÖ, Blogger thay said...

have a nice trip!olayları aslında biraz gerçi ne kadar nice bilmiyorum ama bugunkunden daha nice bir gundu en azından..

bugunun en iyi yanı uyuşmalara son veren çağımızın buluşu klozet ve daha önemlisi sifonun faaliyete tekrar geçmesiydi. banyoda daha çok fayans var ama ben sevmiyorum fayans saymayı. ben sizvilce saymayı seviyorum. bazıları kutunun üstünde yazdıgını sansa da ben yuzumdekileri saymayı seviyorum.

 
At Ocak 27, 2008 9:38 ÖÖ, Anonymous Adsız said...

yha bn bişi dicem braz ayıp olucak ama bn bu yazıyı okurkende sıkılıorum napım:d

 
At Mayıs 07, 2008 8:33 ÖÖ, Anonymous Adsız said...

yha yemek yiyincede geçmio ki hem bunu okurkenede sıkıldımm :(

 
At Ekim 15, 2008 4:43 ÖÖ, Anonymous Adsız said...

yAhA BeN bUnU oKuYuNcAdA sIkIlDıM:D aYrIcA yEmEk YiyİcE GeÇmİo SıKıNtIdAn pAtLıCaM oFfFfF

 
At Ekim 15, 2008 4:46 ÖÖ, Anonymous Adsız said...

sıkıntıdan öldüm bunu okyuncada ama biras vakit geçti ona seviniom ama çok sıkılıom bu haber yalan yemekle memekle oluyo cnm beni sinir etti sıkıntı of yaaaaaaaaa ölmek bile daha güzeldir:s:s

 
At Nisan 05, 2009 8:02 ÖÖ, Anonymous Adsız said...

offff...ben bunu okuyuncada sıkılıom.kusura bakmayın ama insan güsel şeyler yazar.ofofffffffffffff

 
At Nisan 10, 2009 3:58 ÖÖ, Anonymous Adsız said...

ben bunu mu okuyacam be ne sıkıcı hem yemek için güzel bişiy yok sa neyapcaz söyleseninize

 
At Haziran 14, 2009 5:03 ÖÖ, Anonymous Adsız said...

offffffff be ben bunu okursam dünyada kim kalırr okuyanaaaaaaa kadar sıkılır ve ölürüm zaten bn oyun işstiyorum kitap değil

 
At Nisan 24, 2011 7:37 ÖÖ, Anonymous Adsız said...

okurken hem uykum hem de canım sıkıldı bu sitede bir bilgi var diye açtım.bilgi şuymuş köskös oku imiş bu site bana ve arkadaşları yarırı olmaz bence bu site kalksın

 
At Ocak 10, 2014 1:59 ÖÖ, Anonymous nazlıcan said...

benim canım sıkılıyorsaa ben herzaman dışarı çıkıyorumm :)))

 

Yorum Gönder

<< Home