Karşı karşıya
Ankara bugün beni çok ama çok üzdün. Annemi hastaneye yatırdım, ben de karşısında ona refakat ediyorum. Geçmişle yüzleşerek, geleceğe bağlanarak. Kritik bir ay :( kritik sekiz ay :)
Beyninizi tokatlayan blog
Ankara bugün beni çok ama çok üzdün. Annemi hastaneye yatırdım, ben de karşısında ona refakat ediyorum. Geçmişle yüzleşerek, geleceğe bağlanarak. Kritik bir ay :( kritik sekiz ay :)
aşkeskibirgünahsessizbirhatıra
çok karmaşık ve gereksiz yere uzun yazmışım. üstelik 2006 yılında hangi çukura düşmüşüm beni kim kurtarmış bu ve benzeri birçok yazıyı anlayamıyorum. ya hafızayı canlı tutmak ya da bu işi tamamen bırakmak gerek. burayı bıraktığım için hafızayı canlı tutma zorunluluğu yaşadığıma göre ikinci seçenek daha mantıklı. üstelik kendimi genç hissettim yeniden. hahayt :)) çıkmam lazım ama o ayrı
bu daha önce de olmustu. ama hiç biri bu kadar uzun sürmemişti, detaylı değildi. bunda butterfly effectin çok etkisi var, eminim. esyalarım henüz hazır değil, yanımda sana aldıgım parfüm var. burberry touch. şimdi ismi daha anlamlı geliyor. ama önce ecemin yanına gidiyorum. onunla fazla konusmuyoruz. ama böyle bi durumda bi türkten baska kimsenin yanına gidemem. bi kere başıma geldi, ingilizce ağlamak, ingiliz yemeklerini ingiliz tuvaletine kusmak, hatta kusamamak ve kahrolası ingiliz banyosunu batırdıktan sonra ingiliz yatagına yatıp, I m ll right demek çok fenaydı. kredi kartımı ve 100 pound veriyorum. kart bana bilet alması için, para da esyalarımı türkiyeye göndermesi için. kütüphaneden aldıgım kitaplar var. ama zaten odamı boşaltırken onu görur ve verir. sen bunları hallet, beni en kısa zamanda evime ulaştır diyorum. ben esyalarımı toplayacağım diyorum. odaya geliyorum. o da benimle geliyo, git diyorum bi an önce git. diğerlerine haber veriyor. yanıma geliyorlar. onların elleri, ojeleri, terlikleri, pijamaları hepsi gözümün önünde. zaman zaman aglarken aynaya baktığım için ben de ne halde olduğumu biliyorum. işin kötü tarafı bu hayal degil. bir saaten fazla süredir aglıyorum. bi anda durabiliyorum. hiç zorlanmadan.
evimden kilometrelerce uzakta, olma fikri hakkında düşünüyordum. çok karmaşık geldi, düşünmekten vazgeçtim.
neler yaptım bunca zaman?? aslında çok şey. kazandıklarım da oldu kaybettiklerim de.
eski pazarları hatırlıyorum. yetiştirilmeye çalışılan ödevler, terasta yapılan mangal, mangal üzerinde demlenen çay bazen de kadayıf... sonra eve gelinir. banyo yapılır, tırnak kesilir. tırnak kesme işlemi bizimkiler izlenirken yapılır. 2. reklamda makarna vardır. oba makarna. ablam hiç üşenmez bana makarna yapardı. ben onu yerdim. ablam ütü yapardı. malum pazartesi temiz gömlek giyilirdi. ben ya da kendisi. hiç farketmez. ama o gömlek mutlaka ütü masasına yatardı. yıllar geçti. artık saat 7 den sonra birşey yeme sakıncaları ortaya çıktı. bizimkilerin yerini popstar aldı. mangal yine yapılıyor ama evde, balkonda. çay ocakta kaynıyor artık. her zamanki koltugunda pederde yok artık. tırnak kesme yerini oje sürmeye, ödev yapma yerini makale yazmaya bıraktı. ütü de yapılmıyor artık eski kadar sık. hele beyaz gömlek ayda 1 kere ancak çıkıyor eski yerine.