thaysanura

Beyninizi tokatlayan blog

Pazartesi, Ağustos 29, 2005

giriş gelişme SONUÇ

Bazen anlıyorum kazandıkca kaybetmenin değerini ve anlıyorum seni kazanmak için kaybettiklerimi. Gözlerinden yalan akıyormuş...

Çarşamba, Ağustos 24, 2005

Olacak Şey mi Bu?

25 yılı devirdik geldik 26'ya. Şu aleme nam salmak için ne yaptık. İyi ki Dede Korkut zamanında yasamıyormusum. Bunca sene isimsiz dolaş dur. Gerçi o hikayeler hep yağız delikanlılar için vardı ama olsun. Bizden de birşey yapmamızı mutlaka isterlerdi.

Yazımızın başlığını attıran asıl hadise 26 yıllık açığı 2 ayda kapatmamız. Şöyleki: sanal camiada kendimize has eserleri bulmak için gittiğimiz ilk adres olan, içindekilere göre kimi zaman 6 , kimi zamansa ohooooooooooooooo harfli olan adrese yazdım first name surname. Ne çıktı? İsim benzerliği, yani 0. Ama yazdım şöyle nick name mi, al sana bütün bilgiler tak tak tak.

Sayfa kısaydı ama özdü. Ben de öyleyim halbuki, kendi nickimi kendi özümden kıskandım. İçerde bir canavar yetişiyor, kendi elimle büyütüyorum onu..

Pazartesi, Ağustos 22, 2005

kandırmışlar

Hiç de öyle başlama ve bitirme arasında onları ikiye bölen bir çizgi yokmuş. Bürsürü şeye başladım ama hiç birini yarılayamadım. Birine iş bulmaya çalıştım bütün başladığım işlerin yanı sıra, o da bir haftaya kadar ancak biter. Bir tek kahve bitti o kadar..

Teknoloji hayatımda birçok şeyi değiştirdi, ama hiçbiri bugunkü kadar güldürmedi.. Elinde mail adresi ile kardesine kız arayan bir abla ile ne ben ne de microsoft camiası karşılaşmamıştır, eminim..

Annem, ablam, eniştem vs. bilgisi dahilinde chat de yaparsam, bir daha hiç bir şeye başlamam, bu böyle biline. Aha da yazdım buraya..

Cumartesi, Ağustos 20, 2005

beyhude geçen bir cumartesi nin ardından

beyhude geçecek olan bir pazar a merhaba

o kadar da kötü sayılmaz gerçi. pazartesi beyhude geçmez bence.
ne de olsa hafta bası. diyete başlarım, maça baslarım, çalışmaya başlarım, yazmaya başlarım, silmeye başlarım, yeniden başlarım, domatesleri soymaya , evi temizlemeye, oje sürmeye başlarım, soğan yemeye başlarım, sütlü kahve içmeye başlarım, yüzüme pudra sürmeye başlarım, ayakkabı boyamaya başlarım, sana başlarım...

ama bitirilecek seyler var bu günün beyhudeliğini azaltmak adına parfümümü bitirdim, sabrımı bitirdim, sarjımı bitirdim, ilacımı bitirdim, hıçkırmayı bitirdim..

bir de getirdiklerim, kestiklerim, söylediklerim, bastıklarım falan var. ama uzatmaya gerek yok. kısa günün karı yeter bu kadar. ne kadar garip bu insanoğlu, unutkan ya da . ne demiştik beyhude geçen bir gün. ama şimdi kar zarar hesapları, işçi ve havuz problemleri ile ilgileniyoruz.

Cuma, Ağustos 19, 2005

kışlık kazak

evet kazaklarımızı bir süreliğine kaldırmamız gerek oldu. kazakların kalkıs ve iniş tarihleri tamamen okuyucuya kalmış.

yaza yakın bir tarihte isek o kazak bize lazım olmayacagı için uzun süre rafta kalacak. şayet kışa yakın bir mevsimdeysek kısa süre sonra kışlıklarımızı çıkaracağız ve modası biraz geçmiş de olsa onu giyeceğiz.

lakin o durumda da şöyle bir problem var:
eğer yeterince naftalin olayına girmemissek, kazakta olusan oyuklar bizi mutsuz edecektir. yani en fazla ev içinde giyilebilecek türden bişey olabilir. zaten o zamanda son belli, mavi bir koroplast poşeti içinde sabah 8 de kapıcının refakatinde kapı dışına, işine yarayacak birseyse kendine, yoksada konteynırın içine..

son olarak havalar nasıl olursa olsun , hangi mevsimde olursak olalım, en değerli giysimiz cildimiz, değil mi?

Pazartesi, Ağustos 15, 2005

düş birleşmekti

uyanmak ayrılmak oldu

Pazar, Ağustos 14, 2005

değişen bir şey yok!!!!

Evet geçti bitti gitti. sakinleşmenin tam zamanı. Diğer 25 yılda olduğu gibi bu yılda aynı etkinlikler, kutlamalar. Ancak sanal alemden beni yanlış anlamış müsait bi düşmanım, yine sanal alemden nazlandığım kapris vs. yaptığım bir arkadaşım, şu sıralar sanal alemden daha da sanal bir hale gelmiş ve kendisini hoş gördüğümüz bir başka arkadaşımız var. Eskiyüz tutmuş birkaç sivilce, verilmiş 1,2 kilo, alınmış birkaç-birçok etek, siparişi verilmiş 17 kitap bizimle beraber 26 ya gelenler.

Tüm bu sıradanlık haricinde 26. yılın en büyük en önemli hadisesi olarak tamamlanması gereken bir tez, girilmesi gereken babalar gibi KPDS, LES sınavları, okuma yazma öğretilecek 40 ı aşkın öğrenci, kalbi kırılmayacak bir anne, ödenecek öğrenim ve katkı kredileri, kasko vs. var. Sıralama yapmaya gerek var mı? Bence yok.. Bir de sıralamaya alınmayanlar var tabi, onları 27 ye de ertelesek olur galiba.

Son olarak dünün sarkısı "Kimler geldi, kimler geçti hayatımdan" üç benekli bir kelebek olabilir. Uygun olanı budur...

Cumartesi, Ağustos 13, 2005

hanimiş de doğarmış da büyürmüş....

Başlığımızdan da anlaşılacağı üzere evet bugun benim doğum günüm...
şarkının devamını yarın getirmeyi düşünüyorum. artık söz ve müzik kime ait olur bilinmez. bu 13 agustos günü ve tebiki gecesi yaşanacaklara bağlı. iyi bir başlangıç yaptık gerçi. 3 ay aradan sonra aynı filmde tekrar rol almak, hemde başrol oynamak güzel. ama henüz senaryo asamasında olan filmimiz finans sıkıntılarını asar, bir de yönetmenlerden tam not alırsa gösterime girebilir. e o zamanda herkesin haberi olur zaten. şimdiden beni unutmayan, sinirlendirmeyen, herkese tesekkürlerimi bir borç bilirim

yarın ola hayrola...

Perşembe, Ağustos 11, 2005

3,5 büyüklüğünde sarsıldım

insanın okunacağını bile bile buraya birşeyler yazması teshircilikten başka bir şey değil bence. o yüzden yazma ve yazmama konusunda tereddüt etmemek elde değil. aslında birçok kadın bu kuruntuları hep yasar ve finfiriklerinir. gerçi bu yazdıklarımı okuyup beni anlayacak bir kişi var ama olsun. bütün gece yazsamıydım diye karınagrısı çekmektense canının istediğini yiyip midemi bozmak daha iyi sanki.
aynı sekilde tanıştığım iki kişiden birinin hayatımı karatacağı, diğerinin ise aydınlatacağını bu derde düşmeden önce bilemezdim. insanın yüzüne yapısıp kalan bir gülümseme, baktığı her yerde ondan bir iz bulma, o izlere iyice bastırma ve her an yeni bir ileti beklentisi içinde olma durumu, tüm bunların olması için dua etme durumları. hatta dua ederken bile en kısalarını seçmeler_izleri daha belirgin hale getirmek için_.
çoğu kişi bunları yasamıştır. hepimiz yasadık. ama bizi en çok etkileyenler küçükken yasadıklarımızdır. ilk olanlar, sonradan düşününce komik olanlar. bir de her neyse dediğin günlerde yasadıklarınmış..

küçükken yasananlar dediğimize göre, hatıra defterleri şiirsiz manisiz bilmecesiz olur muydu? tabi ki hayır. artık renkli kalem kullanmıyoruz .aslında tek fark bu

Türkiye'de İstanbul neyse,
İstanbul'da gece neyse,
Gece yürümek neyse,
yürürken düşünmek neyse,
seni unutamamacasına sevmek neyse,
Birden aşka düşek neyse,
Her neyse


aklımda kaldığı kadarıyla, şairden özür diliyorum

ortaya şöyle

şakşuka şaksuka şakşuka şakada şuka. doyamadım, tadamadım yiyemedim şakada şuka... sırası karışmış olabilir Tarıkcığım.. pardon ama karışık olan bir tek şakşuka mı? değil. rus salatası, pizza, su+yoğurt, bi de kafa tabi. durulacak bekliyorum.

Göksel ve Ciguli bu da senin için
sabır sabır ya sabır. belki de akıllanır.. kölemiyim ben aaaaaa kime şikayet edeyim. başından ne bileyiiiiim. yazık bana aaaaaaaaa. gel deyince geleyim sıkılınca gideyim...
sabır sabır ya sabır.
bugün kandil.simit yok bizde sabır dileyelim

Cuma, Ağustos 05, 2005

köfte ve öfke

tamamiyle masumane bir yürüyüştü. derken bana sallanan bir el gördüm. biraz geç oldu ama onunla tanıştım. kendimi anlattım, neler yaptığımdan bahsettim. sohbet koyuydu doğrusu paylaştıkça azalıyor insanın derdi kaygısı. iş güç derken normal yaşantımıza dönmüştük. her şey iyi gidiyordu. derken bir kilo kıyma ve köfte ile gelen öfke herşeyi alt üst etmişti. toparlama turları. topunu oynatıp oynatmamakta kararsız bir çocuk ve oyuna kaltılıp katılmama konusunda çekingen diğer bir çocuk. maç kaç kaç bitti bilmiyorum
ama yinede güzeldi gerçekten...türk filmlerini aratmadı....

Çarşamba, Ağustos 03, 2005

anneciğim

itiraf da bir türlü adımı göremiyorum. tamam bu işlerde yeniyim ama benimkilerden kötü itirafları görünce deli oluyorum. çözüm: burda.işte sana ekran. oku basından geçenleri sonra yorum yap.
bu itiraf annem için:
kadıncagız benim için babamla barıştı, 1,5 yıl köyde benimle birlikte kaldı, üstelik ben sürekli yollarda iken o sürekli evdeydi ve bir gün bile şikayet etmedi, ilkokula başladığım günden beri beni bir kez kahvaltısız göndermedi, şu an hala öyle, sabahları dolmuşa binene kadar hava sıcaklığı kaç derece olursa olsun pencereye çıkıyor, eve dönüş saatimde de beni pencerede bekliyor, asansörü bekleyerek vakit kaybetmemem için zemin kata gönderiyor, şu aralar sürekli bilgisayarın basında oldugum için meyve,çay pasta servislerini hiç aksatmıyor. (şu anda benim ders çalıştığımı zannediyor.) ev dört odalı olmasına ragmen benimle aynı odada yattığı için klavyenin her tıkırtısını duyuyor,ışık açık olduğu için derin uykuya dalamıyor,ben ders çalıştığım için! kendi de uyuyor diye vicdan azabı çekiyor, sabah ben uyanana kadar ev temizlenmiş, kahvaltı hazırlanmış oluyor, hergün öğlen ve aksam ayrı yemek yapılıyor, kendi genellikle kalan yemekleri ısıtıp yıyor, kumandayı sürekli bana veriyor, gözleri çok iyi görmemesine ragmen benimle cnbc-e deki filmleri izliyor, yok yalnızca bakıyor,dream tv de çıkan lirix kliplerinin alt yazılarını benim işim varsa okuyor(geçen gün eminem de çok zorlandı ve pes etti), kendinin hiçbir aylığı olmamasına ragmen cüzdanıma gizli gizli para koyuyor.....ve daha sonra publish edilemeyi bekleyen birçok eylemde bulunuyor. anne itiraf ediyorum ben her zaman ders çalışmıyorum ve buraya yazana kadar benim için neler yaptığının farkına bile varamıyorum. bir de ban niye evlenmiyorsun diyorlar. ban bunları yapacak kaç erkek vardır ki?

ama ....anneminde bazı itirafları var:
sabahları karşı komsunun ekmeği daha taze, yumusak ise bizimkiyle değiştiriyor, yakında buzluktakilerle değiştirecek. Bu apartmana ilk tasındığımız yıllarda üst komsumuzu ne zaman yakalasa asansörde koyuyordu. artık asansör bize bu hizmeti vermediği için çok üzgünüz ayrıca. hatta bu komsular asansörü kullansınlar diye: 1.asagıdan sigortalaları attırılır, 2. kapıcıyla iletişime geçmemeleri için diyafon mesgul haldeyken parmak basılır ve konuşma engellenirdi. böylece iş basa düşer ve komsu mecburen kendisi asansöre binerdi!!!hatta bir keresinde gece komsumuzun kızı (45 yasında falan) evde yalnız banyo yapıyordu. ilk önce sigortaları attırmış, ardından su vanasını kapatmıştık,kızcagız köpüklü ve karanlıkta kalmıştı. kulaga hoş geliyor ama yalnızken değil.. şimdilerde ise favorimiz bağ evini uzaktan kumandalı siteye giriş kapısı... birisi kapıyı açıp arabayla çıkacağı zaman kendi elindeki kumandayla kapıyı kapatıyor..bigün bir araba ezilecek ama, hadi bakalım..

hey gidi editörler bütün itiraflarım size...

canım anneciğim şimdi kapatacagım bilgisayarı, rahat uyuyabilirsin, magmada seni asla yalnız bırakmayacagım..

Salı, Ağustos 02, 2005

vatana ve millete hayırlı olsun

bu ilk gün olduğu için ilk sözleşmeyi yaparak işe başlamak gerekir. iş bu sözleşme tek taraflı olarak fesh edilebilir, kurallar kullanıcı tarafından bir defaya mahsus olarak çiğnenebilir, yeni maddeler eklenebilir, eskileri çıkarılabilir. ayrıca bir Türk gencine yakışır bir Türkçe ile yazılar yazılır. beni bir blogger yapan mickey kardeşimize tesekkür edilir...