thaysanura

Beyninizi tokatlayan blog

Perşembe, Mart 30, 2006

YAZI YAZ.

sırf başkaları okusun diye yazılan yazılar,
kendini depresif göstermek için yazılan yazılar,
sevgili bulmak için yazılan yazılar,
bulduğu sevgiliyi kaybetmemek için yazılan yazılar,
kaybedilen sevgiliyi kazanmak için yazılar,
sevgiliyi kandırmak için yazılan yazılar,
kendini kandırmak için yazılan yazılar,
dikkat çekmek için yazılan yazılar..
sağa bak, sola bak, arkana bak, sağa sola bakacağına dön de önüne bak türünden yazılardan daha boktan yazılar,
kabızlık yaratan yazılardır.

Çarşamba, Mart 29, 2006

yadanın da sı ayrı yazılır

öyle ya da böyle, oraya ya da buraya, şuna ya da buna, anasına ya da avradına, eğrisiyle ya da doğrusuyla, sevabıyla ya da günahıyla, fenerbahçelisine ya da galatasaylısına, mor çatıya ya da mor kol bacağa, cumartesine ya da pazartesine dair birşeyler yazmak ya da yazmamak hepsi alt ya da üst geçitlerden geçmiş, geçene kadar ayı ya da dayı demiş, takip edilmilmiş ya da parmak izi alınmış herşey ya da hiç birşey karara bağlanmış değil. bağlı olan tek şey sağlam kazıktaki eşşeğimiz ya da kazık kadar olmuş eşşeklerimiz

Cuma, Mart 24, 2006

ankara dayım, manisa teyzem, ben de yengen..

Pazar, Mart 19, 2006

I'll still be thinking of you, and the times we had.

Perşembe, Mart 16, 2006

kanal D de gümüş diye bir dizinin tanıtımı. kız kardan adamı sevmiş, kıştan sonra hiç bahar gelmeyecek sanmış, sonra bi bakmış güneşin ayaz eli içini mi yakmmış ne öyle bi şeyler işte..
zaten şu devirde taş gibi adam nerde, bütün adamların bi süre sonra suyu çıkıyo, portakaldan bu kadar su çıkmıyo Allah(C.C.) sizi inandırsın

bir de biri kaçar biri kovalarsa ask olurmuş, bu da zerda dizisininmiş öğrencim söyledi bugun tam simple present tensi en simple haliyle anlatırken, ardından zilan milan dilan geldi ama önceleri can cin cem vardı...

Çarşamba, Mart 08, 2006

kopyalarken sağ sol ayarı biraz zor oldu ama olsun. degmez mi

تتلاطم الامواج لتصتدم برأسي فتهشم ما بقى فيه من ذكرى
فتنتشر قطع الحصى جراء هذا الاصتدام وتتناثر الاحداث ..
فأبحث عنها لأجمع ما تبقى من صور فأنسجها كلمات وأرسمها معاني
تعبر عن خلجات عقل مرهق وقلب مرهف ..

قد يكون درسا قاسيا أو تجربه صعبة ..أو مجرد عابر سبيل رمى بقشرة موز
فتعثرت بها فانكسر عضو فيني , ولم أحمل بقلبي عليه شيئا ربما لانه جاهل
وقليل إيمان أو معتوه وقد تبرى الاحساس منه أو قذر لا يهتم بالنظافة ..

مهما كان لا يهمني ولكني الآن أعالج كسري وأتألم لشدة وجعي فقشرة الموز تلك
كانت سببا في رقادي الطويل فسأمت العلاج ومللت الانتظار


وليس لي الا مواجهة واقعي فأنا صاحبة كسر موجع وسأخرج من هذا العناء بعد
انقضاء مدة جبر الكسر ..ولكن

هل سأتعثر مرة أخرى ؟؟

لن أتعثر , نعم لن أتعثر,ولن أسمح لقليل الأدب ذاك أن يلقي بقشرة الموز فسلة
المهملات موجودة في كل مكان والأوساخ مكانها هناك ..


أعذب التحية لمن يستحق

sol kulagımın arkası ve sağ gözümün üstü arasında saat 13:00 dan sonra transit geçiş yapan, yolcu olmasa bile seferini asla iptal etmeyen baş ağrısı yüklü bir turizm şirketi kuruldu. ülkemize döviz kazandırması ve turizm sezonunun bir an önce bitmesi dilegiyle..

Pazartesi, Mart 06, 2006

bas bas paraları helvaya

her ne kadar paramı tümletsemde gözüm hep bozukluklarda kalıyor.

Cumartesi, Mart 04, 2006

bir sürü haller içinde halim

uzun zamandır dert ettiğim bir sey yok. aslında ben dert etmeye başlıyorum ama tam böyle ağlayacak, uykumu kaçıracak duruma geliyorum ki o iş düzeliyor. her an moralimi düzeltecek birşeyler oluyor. ama bu da sinirlerimi bozuyor. çünkü aylardır yaşanan kötü olaylara sabır edin, sonu iyi olacak diyorlardı.. eeeeee şimdi işler düzeldi sıra kötü olanda. bekliyorum. martı sağ sağlim(salim olması gerek ama aileden kimsenin adını vermemek gerek burda)geçirsem yeter belki bana. 26 mart var, bir de 29 u tabiki.. tokat yozgat depremi.. nufuzumu kullanarak iş halletmeye başladım ama bu 29 mart korkutmaya başladı beni.

günlerim huzur ve sukunet bir o kadarda yogunluk tünellerinden içinden geçerken aklıma hep hesap makinaları geliyor. sayısal hiç bir şeyle uğraşmıyorum ama aklımdan çıkmıyorlar bir türlü. hesap makinasıyla ilkokulda çektiğim ilk kopya. lisede yazdıgım formuller ve hesap makinaları. derken uç kutuları. onlarla daha çok kopya anım var. oksijensiz solunumdan anadoluda kurulan beyliklere tüm müfredatı sıgdırabilirdim. kırtasiyeciler anlardı da neden uzun beyaz uç kutusu istediğimizi öğretmenler ve tabi daha sonraları hocalar anlamazdı. anlamamazlıktan gelirlerdi diyemeyecegim zira kitaptan çekilen kopyaları yakalarlardı. iyi ki çekmişim şimdi olsun yine yaparım yapana da karışmam öğrenmeleri gerek böyle seyleri. ablamla işbirliği yapıp kopya çekmiştim. ben öğrenci o öğretmendi aynı okulda. soru çalmıştı bana. 2. işbirliğimiz öss sınavındaydı. tahtaya bastırrak çokgenlerin köşegen sayısını yazıp hafifçe silmiştik. sonra silgileri eve götürmüştük. o formulün acısı ne zaman çıkacak acaba?? bir de kütüphane olayı var ki ona hiç girmemek gerek.

öğleden sonra bulutlu güneşli bir hava vardı. pembe tükenmez kalemle kimya çalışasım geldi. aksama doğru güneşle beraber benim kimya çalışasım da kaçtı, ben de kovalamadım. biliyorum yarın yine gelecek ama ben o saatlerde banyoda olacağım

devlette çiş işleri ( fff ye ek olarak )

koca tenefuste kimsenın aklına çiş yapmak gelmiyor. aklına gelse bile işine gelmiyor. derse girince çocuklara sunu yazın diyecekler, kendileri tuvalete gidecekler. arada sırada dayanamayıp tenefüste birisi tuvalete gitse bilmem kim nerde diye öğretmenler odasında yoklama yapılıyor. sonraki tenefüs nerdeydin diye soruluyor. arka bahçeye eşşek gelmiş onun yanındaydım, derdini dinliyordum. sınıfı idarecilerin odasından uzak olanlar için çiş işleri gayet kolay. ama benim için değil. müdür ve erkek personel tuvaleti ve sınıfım aynı katta. bu yıl 6 defa müdüre yakalandım. bazen yüzünü görmüyorum ama sesinden onu tanıyabiliyorum artık. o çıkana kadar içerde bekliyorum. bir keresinde o dışarı çıktı ve sınıfa girdi ben yokum ortalıkta bir sey demedi çocuklara arkasından hemen ben geldim. fotokopiye gittim dedim. geçen cuma tenefüste gittim erkek tuvaletine bu defa da bir öğretmen içerdeymiş. işini bitirdi. cuma namazı için abdest almaya başladı. 10 dakikalık tenefüs bitti adam daha kulaklarının arkasını yıkıyor. derse geç girdim tabi..
bayan personel yazan wc benden bayaa uzak. bu tehlikelerden kurtulmak için çogu kez oraya gittim. orada da durum bundan farklı değil. çevredeki erkek öğretmenler orayı kullanıyor. kaç kere birini işerken yakaladım. ama orası bizim mıntıka oldugundan yakalayınca ben değil o utanıyor. kaç kere tanıdık hocaların tanıdık çişlerine bastım. bu sayede ayakkabımı artık dışarda çıkarıyorum. geçen yıl wclerin anahtarı vardı. çay ocagından veya başmüdür yardımcısının odasından anahtarı alır girerdik. gizli gizli az sigara içmemiştim orda. ama orada da kapıyı açamama tehlikesi vardı. benden önce bir hoca kalmış içerde. okula geldiğinin ilk günü. öğretmenler toplantısı var. herkes toplantı salonunda. içerde kalmış. sesimi duyan var mı? yok tabi. memleketi muglayı aramış. olayı annesine anlatmış. mugla dan il milli egitim aranıp okulun telefon numarası alınmış. okul kızın annesi tarafından aranmış. yeni atanan bilmem kim tuvalette kalmış onu kurtarın. ben de bu yıl kaldım ama beni erkekler tuvaletinden kurtarması için erkek bi öğretmeni arayıp koordnatları verdim. müdürün katındaki tuvalalette ortadaki kabinde kapalı kaldım.. gideceğim yerde belki de en çok bu tuvalet aksiyonlarını arayacağım.

Çarşamba, Mart 01, 2006

abbas güçlü'den daha güçlü olmak adına..hatta gölgelerin gücü adına..

-valla hojaanım evin önündeki aferdersin keriz patlamış, onunlan ugrasıyodum sırf senin için işimi yarım bıraktım geldim.
-benim için gelmeyin canım çocugunuz için gelin
-uyyy seni yaradana gurban nası güzel konuşuyon öyle.....muck muck muck...

engelleyemediğim öpücükler, yüzümü donduran soğuk su, akan rimelim, çatlayan dudağım.