Gitmeden önce her şeyi temizlemek gerek. Sık kullanılanları, mail kutusunu belgeleri. Çünkü gidip de gelmemek var. Gerçi o zaman bu yazılanlar kimin umurunda olacak. Ama beni asıl korkutan sakat kaldıktan sonra başıma gelecekler. Zira hiç unutmuyorum. Göreve başladığım ilk yıl. Ateşler içinde eve geliyorum. Adım atacak halim yok. Kendimi odaya zor attım. Annem korktu tabi. Üzerimi örttü. Elektrik sobasını yanıma getirdi. Komşular falan başıma toplanmıştı. Ambulans çağırmayı, sağlık ocağına götürmeyi, doktoru eve çağırmayı düşündüler. Ama kolumu bile kıpırdatamıyordum. Sonra ev boşalınca annem bu başıma gelenlerin sebebini yine ona dayandırdı. O seni zayıf istiyor diye rejim yaparsan böyle olur dedi. Önce ne olduğunu anlamadım. Ancak bu yüz halini çok iyi biliyordum. Ne zaman ondan konu açılsa bu maske üst çekmeceden çıkarılır ve hemen takılırdı. Demek ki ne var ne yok her şey bizimle buralara kadar gelmişti. Ama işin komik tarafı benim göbeğimle dalga geçen o değildi ki..
İşte yine kolum sargıdayken, ya da ayağım kırılmışken veyahut karaciğerim parçalanmışken aynı maske hastanenin çekmecesinden çıkabilir. Çünkü içeriye yiyecek ve canlı çiçek sokmak yasak. Geri kalan her şey serbest. En iyisi her şeye şifre koymak. Ama şifreleri de elli bir düzene göre yerleştirmek. Küpü bir kez daha izleyebilirim.