thaysanura

Beyninizi tokatlayan blog

Cuma, Haziran 15, 2007

sezon açılışı

dün gece bu sezonun ilk sivrisineğini gördüm. garip bi şekilde sevindim. aha dedim yaz geldi demek. önümden şöyle bir vızıldayarak geçti. sonra karşıya, duvarın dibine kondu. ben o sırada kabahatimi yaptığım için kendisiyle çok fazla ilgilenemedim. acıdım da üstelik kendine. işe yeni alına birinin ilk günden kovulması gibi birşey olacaktı onu o anda öldürmem. gönül rahatlığıyla işimi bitirdim. yattım. uyuyamadım uzun bir süre. sonra tekrar tuvalete ona bakmaya gittim. yoktu. işe çıktı heralde diye düşünüdüm. sabah yine tuvaletteydi. yine geçti önümden vızıldayarak. ama bu vızıldama gecekinden çok farklıydı. çok ukalaydı. sinir oldum. öldürdüm. avucumu açtım. kana bakacaktım. gece neler yaptığına bakacaktım. gündüz tarifesi açmış mıydı, kaç yolcu almıştı arabaya ona bakacaktım. ama beklediğim gibi olmamıştı. bütün gece siftah bile edememişti anlaşılan. ezilen yerinden yeşil bir şeyler çıktı.bir parça tuvalet kağıdı kopardım. elimi sildim. sonra birkaç parça daha kopardım. işim bitti. işe geldim.

Pazartesi, Haziran 11, 2007

son yorumlara baktığımda kendimi kötü bir ev sahibi gibi hissettim. misafire hoşgeldin denilmemiş, önüne teklik konulmamış, üstüne üstlük kahve ikram edildikten sonra sehpa bile çekilmemiş adamlara. ellerinde fincanları öylece bekliyorlar. ben napıyorum bu arada? mutfaktraki bir iki bulaşığı balkona çıkarıyorum, odamdaki tersi dönmüş kıyafetleri dolabın içine tıkıyorum. bir yandan msn de konusuyorum, bir yandan da gelen mesajları okuyorum.e tabi haliyle kahveler bitiyor. zaten kahve makinası patladığından beri eskisi gibi köpüklü ve sıcak kahveler yapılamıyor bizim evde. en azından ben yapamıyorum.
işte böyle hissettim kendi bloguma bakınca. oysa elalem neler yapıyor. misafirini hoşnut etmek için araya resimlerinden koyuyor, kaç kilo verdi onu yazıyor, arada şakalaşıyor, arada çirkefleşiyor. kimileri muameleden memnun dönüyorlar kendi bloglarına kimileri de lanet edip sık kullanılanlar listesinden çıkarıyorlar. ama en azından kendileriyle ilgilenildiğini biliyorlar. bunlar işi gücü olmayan, bunun yanında sevgilisi de olmayan, ha olunca gözümüze sokmaktan kaçınmayan bir grup. halbuki ben öylemiyim. bütün bir haftayı gardiyanlaık yaparak geçirdim. bu hafta da var bazı nöbetler. uç kutularına yazılmış kopyalar, pencerenin içine veya dışına yazılmış kopyalar, duvarlara ve sıralara yazılmış kopyalar. bunları yakalamak en kolay olanlar. bir de cep telefonu, mp3 lü olanlar var. bunları yakalamak hatta bunlara el koymak, birkaç gün iade etmemek biraz riskli ama daha heyecan verici. her defasında savaş kazanmış bir komutan edasıyla koridorlarda ilerlemek belki de kopya çekenleri yakalamaktan çok, yıllar yılı kopya çekerken hiç yakalanmamış olmanın verdiği bir gururdur. ne de olsa kopya çekmek de bir sanattır. ve ben sanata sanat demem sanatçısı ben değilsem.