thaysanura

Beyninizi tokatlayan blog

Cumartesi, Şubat 25, 2006

ecza değil ceza

Annemle kavga etmemize rağmen masamda taze sıkılmış portakal suyu olması beni hasta ediyor.

Çarşamba, Şubat 22, 2006

dün uzun zamandan sonra otobüse bindim. hatta binmedim. durakta bekledim. yarım saat sonra geleceğini bildiğim halde belediye otobüsünü bekledim. gelip geçen halk otobüslerinin yüzüne bile bakmadım. çarşı dönüşü saateleriydi. simit alınıp eve dönüş saatleriydi aynı zamanda geçmiş zamanlar için. ben çay içmezdim o yıllarda o yüzden durakta başlardım yemeye. tam saati dolmuştu otobüsün uzaktan göründü ama ben halk otobüsüne bindim. hem de en son bindim. tüm yolu ayakta geldim. otobüste ayakta oturunca mı daha çabuk biter yol koşunca mı acaba?

dün uzun zamandan sonra boş boş bir yerde etrafı izleyerek oturdum. yarım saat önce güzel şeyler olmuştu çünkü. sümüklü günlerden ayrılma saatleriydi.

dün uzun zamandan sonra evden çıktıgımda hava aydınlıktı.ekinokstan sonra saatlerin ayarlarıyla oynama zamanı gelirdi. daha vardı ekinoksa bir de vize alıp bir yerlere gitmeye. kürk mantolu bir madonna edasıyla 9. hariciye koğusundan çıkıp saateleri ayarlama enstitüsüne gidip gelme saatleri bu saatler.

Salı, Şubat 21, 2006

Milli Eğitim Bakanlığı mensuplarına itina ile danışmanlık yapılır. eğitim zinciri kurulur.

Cumartesi, Şubat 18, 2006

gelin arabası süslenir

bu yazı neden yalnızca çiçekçilerin camında yazar ki? sanki, başka hiçbir şey bu iş için kullanılmaz gibi. mesela bir kasap dükkanının camında bu yazı olsa, kaldırıma yanaşmış bir araba..kaportaya koyunun postu serilir,böylece motor hemen ısınır ve kolayca hareket edilebilir. aynalara takım ciğerler, kapı koluna birere boynuz belkiarka camda işkembeden isimlerin baş harfleri, egzos borusunun ucuna da şehrin trafik durumuna göre 2 ila 12 metre arasında değişen ölçülerde bağırsak. tabi ki böyle bir arabanın arkasından koşan çocuklar yerine mahallenin kedi köpekleri

Çarşamba, Şubat 15, 2006

işten eve, evden işe, öğleden sonradan akşama, pazartesinden cumaya, cumartesinden çarşambaya taşınan işler. pnlar taşındıkça ordan oraya benim yüküm daha da ağırlaşıyor. basamak inerken sıfırlar atılıyor Allahtan.ama şu an tek derdim içtiğim şeyin portakal mı, mandalina suyu mu oldugunu anlamak. gerisi fasa fiso. sonuçta hiç biri karın doyurmuyor, yüzümü güldürmüyor. kahrolası vişne suyu

dear azul tristeza,
bir daha buraya ugrar mısın bilmiyorum ama kaç gündür bu yüzü nerden tanıdığımı düşünüyorum. yazdıklarına ve çevrendeki kalabalığa bakarak da sanki gözüm senı ankara da yapılan bir mitingde ısırıyor. öyle olsa ne olacak bilmiyorum ama kafa kurcalayan tanıdık bir yüz, güneşte hafif morumsu, gölgede mavi görunen bi tisört ve "üniversiteler bizimdir" şeklinde atılan bir slogan var gözlerde ve kulaklarda sana bakarken..

belki de asal sayılara basılarak geçilmiş bir deredeki bir taşsındır, üzerindeyken yorum yaptıgım. ama hani çok uzaktan bir akrabanın kızının adı gelmez bir türlu aklına, ya da çocukken izlediğin dizinin adı, onun gibi birşey bu

Pazar, Şubat 12, 2006

kahrolası kıçımı şu kahrolası sandalyeden kaldırıp kahrolası yataga koyucam. sabah kahrolası okula gidip kahrolası nöbetimi tutup kahrolası sınıfa giricem. öğleden sonra kahrolası bir misafirimiz var. akşama kahrolası mutfakta yenececek olan 10 kişilik kahrolası yemekten sonra kahrolası çaylar içilip kahrolası meyveler yenecek ve ben yarın bu kahrolası kıçımı hiç yere koyamadan yine kahrolası yataga gömücem ve kahrolası bir slogan atıcam. kahrolsun sütyenler, memeler dışarı..

"EŞEKTEN ŞEKER ESİRGENMEZ AMA EŞEK YARATILIŞI BAKIMINDAN OTU BEĞENİR."

An itibariyle Televizyon Makinası'nda Melissa P. ve Cem Karaca şarkıları var. Bunun ne anlama geldiğinide senden* başka kimse anlamaz.

*: kopça

Cumartesi, Şubat 11, 2006

alt komşunun gönderdiği aşure midemi bulandırdı. çok gerçekçi olmuştu.

gökyüzünün gri olması ne kadar güzel birsey diye düşündüm önce, sonra bu güzelliği her zaman görebileceğim bir göz istedim. önce sevgili gözünde hayal ettim, sonra sevgilinin gözü kahverengi olsa da olur dedim. kendi gözümü düşündüm. cekmeceden çıkardım baktım aynaya. gri lens takmanın daha mantıklı olacağını düşündüm. çünkü gözümün hep gri olmasından sıkılabilirdim ve gri göz dilersem belki birgün gerçekleşirdi. bu tehlikeyi göze alamazdım. bunları düşünürken lens fiyatlarına baktım. bu ay olmazdı, mart hiç olmazdı. nisan a kadar bu fikirden cayabilirdim. şimdi gri lensim olmalıydı. sevgililer günü denilen, tüm dünyadaki alışveriş merkezlerinde kutlanan, ya çıtırların ya da menopoz döneminde olanların sabırsızlıkla beklediği ama hiç bir belirli gün ve haftalar kitabında yer almayan günde gri lensi birisi hediye edebilirdi diye düşündüm. ama benim sevgilim yapmazdı böyle şeyleri, zaten yapsa benim sevgilim olmazdı, belki de hiç olmadı, belki de hep bana gri lens aldıgı için olmamıştır.

belki de bu yazıyı yalnızca hava durumunu ve aslında havanın bu durumundan pek bi memnun olduğumu belirtmek için yazmışımdır. masam pencere kenarında olmasa bu belki de hiç olmayacaktı. sokakta yürüyor olsaydım eve gelip asfaltlar hakkında bir yazı yazardım, kaldırımlar ve merdivenlerle ilgili yazılmış olanlara hiç karışmazdım.

Perşembe, Şubat 09, 2006

Yüce Türk Adaletine Güveniyorum!!!

Adalet mülkün temelidir. Ama mülkü yok edilmiş birisi olarak bu temel ne kadar sağlam olabilir ki?

Çarşamba, Şubat 08, 2006

KOPÇA YILDIRIM 2002- ...

dokunabildiğim, beslediğim, kumunu almaya beraber gittiğim, bir çok defa tırmık yediğim, beraber aynı odada uyuduğum kopça bugun aramızdan ayrılmış.
sana soyduğum yumurtalar, haşladığım patatesler, edanın odasından kaçırdığımız kermitler hepsi helal olsun..
mekanı cennet, toprağı bol olsun.

Pazar, Şubat 05, 2006

tekeliyleyumurtakıramayangillerden

her biri farklı yöntemlerle kırılmış 5 yumurta ve bu 5 yumurta ile yapılmış bir kek. yumurtalar sırayla kırıldı ama hiç birisi mutfaga kameralar girdiğinde ya da ben bir studyoya gittiğimde sergilenebilecek cinsten değildi. sıradan kırılmış yumurtalar, sıradan kaçmış çoraplar gibi, sıralar yüzünden kaçan çoraplar gibi. lise yıllarında çoraplara verdiğimiz para en az fotokopiye verdiğimiz para kadardı, bizim okulun fotokopi makinası hiç sağlam olmazdı, spor kolu parası da hiç toplanamazdı. sınıf başkanın birinci göreviydi yazılı parası, spor parası, gazete parası toplamak. ortalama 35 kişilik bir sınıftaki kızların bir aylık çorap parası ile çok sayıda basketbol ve voleybol topu ya da ikinci el az kullanılmış, sahibinden bir fotokopya makinası alınabilirdi. penti star 86, la famme 500, saks 57 en çok satılanlar listesinin başında yer alırdı. bronz görunum istiyorsak alta 57 üstüne 500 giyerdik. bacaklarımız perde gibi dururdu. dalgalı biraz, 2 kat naylon üstüste gelince bu normaldi. ama alttaki 57 kaçınca komik olurdu, çatlamış bir bacak, sıradan çatlamış bacaklar. 86 giydiğimiz günlerde sırada kontrol olmasın diye dua ederdik, gömleksiz yalnızca kazak giydiğimizde kontrol olmasın diye dua ederdik, parlatıcı sürdüğümüz gün Sabriye nöbetçi olmasın diye dua ederdik. inançlı bir öğrenci topluluğu olmuşturmuştu kızlar. sıradan inançlı öğrenci topluluğu..

Cuma, Şubat 03, 2006

Arda boylarının Arda'sı, Meriç Nehri'nin Meriç'i, bir de Mimar Sinan'ın inşaat mühendisi Sinan'ı. En az Tatlıses lahmacunun sarı-yeşil renkleri kadar birbirine uyumlu dizinin şehirleri ve karakterlerinin isimleri.

Perşembe, Şubat 02, 2006

intihal değil çile(nti)'den alıntı

bırakın birlikteliğinizi mesafeler ayırsın.
ve göklerin rüzgarlarıaranızda raksetsin.
birbirinizi sevin ama sevginizi bir zincire dönüştürmeyin.
bırakın sevgi ruhlarınızın kıyıları arasında gidip gelen bir bir deniz olsun.
birbirinizin kadehini doldurun ama tek kadehten içmeyin.
birlikte raksedin şarkı söyleyin eğlenin ama her biriniz tekliğini unutmasın.
aynı bir udun telleri gibi olun; aynı müzikte titreşen, ama her biri ötekinden ayrı ve tek başına.
kalplerinizi birbirinize verin ama ötekinde kalmasın. çünkü ancak hayatın eli kalplerinizi içine alabilir.
birlikte durun ama birbirinize çok da yaklaşmayın. çünkü mabedin sütunları da birbirinden ayrı durur.
ve meşeyle servi birbirinin gölgesinde büyüyemezler...


halil cibran

Çarşamba, Şubat 01, 2006

yar bana bir eğlence medet!!!

şerefsizim patlıcaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaam...