aslında bu cuma gününün yazısı. ama pencerenin önünden kalkıp bilgisayarı açıp diğerleri gelmeden acele peşin yazmak istemedim. yeni iktidarımız sebebiyle cuma namazı saatlerinde koridorlar teksas gibi oluyor. kuş gribi varmış gibi oluyor diyecektim sakin yerine ama onda da ortalık çocuktan geçilmiyordu. gerçi teksasın da pek tenha olduğu söylenemez ama.. amaan üç ama sıralamışzı bu arada.
işin garibi sokaklarda da aynı boşluk vardı. normalda valiliğin önü hiç böyle olmazdı. muhtemelen bir yerde et tavuk falan dağıtılıyordu bedava.. zira bu ay bedavası en bol ay. gerek bonuslarda gerekse sevaplarda..
içtiğim şeyin etkisiyle yanaklarım uyuştu, ellerim, dizim. sırf bu uyuşukluğu ve titiremeyi daha iyi hissedebilmek için gözümü kapattım, ayağa kalktım. ayakkabılarımı çıkardım. sonra dedim kendime ah ulan ah. ne kadar çok özlediğim insan var. aslında çok da fazla birşey söylemek istemedim. zira ben hep yanımdaydım. belki de bedavası en bol olan şey bendim. üstelik sultan falan da olmam gerekmiyordu. biri 5 geçmişti saat. önce matkap sesi, ardından telefon. mesaimiz başlamıştı nihayetinde. ilk kez bu hafta bu kadar mesaiyi dert eder olmuştuk. babamız antalya ya gittiği için bizi komşu babaya bırakmıştı. komşu baba da emanetin götü çürük olur diye sık sık odamıza ugrar olmuştu. o sürekli keloğlan modunda fıkraanlatır gibi konuşan adam gitmiş yerine çakiden beter bi bebek gelmişti. ucuz atlattık ama. zira bu ay ucuzluk ayıydı. peki aynı şey ramazan ayı için de geçerlimiydi? cronbach alfasına bakmak gerek.
ilk kez yağmur yağmadı ama ben ilk kez ıslandım bugun. zira bu ay aynı zamanda rahmet ve bereket ayıyıdı.